Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

meyveli pasta

Hayatı dolu dolu yaşayamamaktan hayıflenırken; çevrende gördüğün o mükemmel, bulutlardan denizler yaratan hayatları isteme olsaydın sen, onlar olurdun senin hayatın, beyninin enleri beyninden bir şey gelmiyor, en iyisi git meyve soy mesela herkes ayakkabılarının su geçirmediği kadar zaten herkes bacasının tüttüğü kadar ve herkes bir ojenin acılığına paralel portakal, ağacının dallarından kırmızı toprağa düştüğü ana kadar portakal ve bir portakal asla bir çilek gibi kokmamalı herhangi bir dizinin, fevkalade reytingleri aradığımız bu değil mutlu sonlarımız kadar mutsuz sonlarımız var hadi güzel şarkılar dinleyelim

çitlembik

uzaklardaki evlerimize doğru yağmurda yürüdüğümüz geçmiş bir geceden size de merhaba siz bize daha önce selam vermiştiniz çünkü peki kimmiş  bizi üzen puşt, buldunuz mu ? yada bilmiyorum, lüzum var mı bu saatten sonra bunları sorgulamaya ? yeterince varmışız gibi sanki kurtulamamışlık bu serkeşlikten çabalamamışlık ve kaybedilmişlik bütün bunları yaşarken, yolda yürürken ve su içerken düşündüğümüz şeyler: bir dizinin heyecanlı bölüm sonu ve bir programın galibinin kim olacağı soruları, beynimizi kemirirken hep, her zaman ürettiğimiz hiçbir şey yokken ve üretileni taşla parçalayıp, makasla kesip, kağıda sarıp yutuyorken hangi puşt bizi üzen ne var ne yok ne var ne yok biz yokuz onu biliyorum siz var mısınız, biliyor musun? kapınız açık ama bahçeniz yok, köpeklerinizin çimlerinizi yediği o hazin hazirandan hemen sonra, bizim televizyonlarımız kapanmıştı ve şüphe etmiştik 'bir şeylerin varlığından' kırmızı çitlembikleri, köpek maması sandığımız -ki köpe

varoluşum yokuşu

Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişinin getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi. Sevgi isteği, kendi kendine yaşamı kanıtlama isteği kadar büyük. Belki kendilerine yaşamı kanıtlamaya gerek duymayan insanlar, sevgileri de derinliğine duymadan, acıya dönüştürmeden yaşayıp gidiyorlar. Ya da sevgiyi sevgi, beraberliği beraberlik, ayrılığı ayrılık, yaşamı yaşam, ölümü ölüm olarak yaşıyorlar. Oysa yaşam ölümle, ölüm yaşamla tanımlı. Ama sen. Senin için her beraberlik ayrılış, her ayrılış beraberlik, sevgi sevgisizlik, duyum duyumsuzluğun başladığı an. Birisinin teniyle yan yana olmak, kendi varoluşumu unutmak mı. Ya da daha derin algılamak mı. Kendi varoluşum. Her varoluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu. Yaşamın, daha doğrusu yaşamın ortasında, tüm özlemlerimin doyumsuz kaldığını nasıl da algılıyorum. Ama artık yorulmaksızın aramak yok. Aranan yaşantılar arandı. Yaşandı. Bir kısmı gömüldü. Yeniden toprak o
aşiyan yollarından geçerken biz bugün dedik ki, bizim de ölü arkadaşlarımız var ama böyle bir manzara neden varsın mezarlık