Ana içeriğe atla

allah hacı miski kokuyor

bir taraftan baharlar bahçeler küstüm çiçekleri açıyor yüreğimde diğer yandan henüz ak düşmeyen başımla en güzel resimleri, en güzel tabloları, en güzel gri çerçeveli tabloları paramparça ediyorum
parçaladıklarımın öcünü almak için kendimden
bir resim yapacağım, denizin yarısı esmerşeker olacak
bulutlar kepekli ekmek içlerinden
bulutların yanına kocaman ergenliğe yeni girmiş bir kadın kedi oldukça kızgın
ekmek içinden yapılmış  bulutları yemeyi seven ve güneşe
özdeş
renkdaş
sırdaş
kedi tüylerinden yağmurlar
bir nevi güneşin yağmuru
kuş gibi yağmurlar
kuş gibi insanlar hem gagalı hem kanatlı
gagası olan bir romeo, kanatları olan bir jülyet
bir el uzanacak kuş gibi aşıklara namus borcum olan resmimde
bir el uzanacak rabbinin olan, kınalı bir el onlara
o el aşıkların saçlarını bir edecek
o el aşıkların saçlarından bir yılan yaratacak ve aşıkları bu yılanla öldürecek
esmerşekerlerde boğdurarak
kedi tüylerini yutturarak
ne güzeldir yağmur altında dans etmek dedirttirmeden
klişelere düşürtmeden, süründürmeden
rabbinin kınalı eli onları kurban edecek kendine
bense
bir öykü yazacağım resmimin altına
rabbin elinin kınasını hac pazarından almış
allahın hacı miski kokuyor
şal değil eşarp tercih ediyor ama bir dakika
allahınki tercih olamaz
bu sadece bir yönelim ve allahınki kelimesi içinde dünya tarihini taşıyor
dahası ben ikinci tekil şahıslarla allahı bu işe neden bulaştırdım ki

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

êdî bese lê dayê vaye ez diçim şoreşê

'' Ve tarih, onlarla bizim kavgamızın sürüp duran hadisatından ibarettir. '' Son’baharın evveli. Başına sarı-yeşil-kırmızı oyaların döküldüğü bilmem kaç yüzyıllık, ütüsüz bir ana yüreği uzakta bir köyde, Kürdistan toprağının solmuş çiçeklerini göğsüne bastırıyor. Elleri kolları bağlı ve hep yalnız bir halkın yüreği çökeldi kaldı Kürdistan yöresine. Sesler içli, sesler yakar yüreği olanı, sesler kısılıyor, kısılıyor, bitiyor. İçine göç eder toprağın da, son kurşununu göğe sıkar bir hava. O kurşun ki muktedirlere.   Bir avucuna kara toprak, öbür eşine –burada kısalır hayat yolu- bir yeşildir ki doldur. Eylediğin isyan, bir Neşet, bir hoş Memed o vakıt. Devletlülere attığın taş bir iktidarın kahve falına kısmetsizlik deyi çıkar. Yazık ki şükür edilecek bir hal yok ortada, bir zehir yok içesin. Yok yok, zaten içmeyesin.      Silvan’a uç ey kuş, Silvan'a, Lice’ye. Kalekolların boş başları üzerinden gir Dersim’e. İstanbul’a Gazi’ye uç. Kapısını çal her ananın ! Her ...

rabbiniz bizi kan davalısı, kanlısı bellemiş.

en kadın olduğun anda seni dünyanın en lanetli varlığı olarak gören, senin kadınlığın kanıyor diye bastığın yerleri titreten ve sana lanetler okuyan topraklar yaratan, senin kadınlığın kanıyor diye sana o süreç içerisinde 'ibadet etme' yasağını koyan, sen  kanıyorsun diye sana; bu halde ölürsen dünyada kirli tek bir parçan dahi kalmasın diye tırnak kesme, saç kestirme yasağı koyan, senin kadınlığının kanamasını, senin zayıflığına ve kadınların bir ayın her günü ibadet edebilecek kadar, erkekler kadar güçlü olmamasına bağlayan allah'ı, sen ne yapacaksın ? ben ne yapacağım ? rabbiniz bizi kan davalısı, kanlısı bellemiş. İNADINA İSYAN, İNADINA İSYAN, İNADINA ÖZGÜRLÜK !