Ana içeriğe atla

Richard İçin Son Bir Şiir / Sandra Cisneros


24 Aralık ve sona geldik yeniden.
Bu sefer geri dönmemek üzere, biliyorum zira
seni kovmadım - ve yine de el salladık.
Ayakkabılar yok. Kızgın kapılar da.
Kıyafetleri katladık ve ayrı
yollara gittik.
Beğendiğim ince yün kazağını ardında
bırakmışsın ama diş fırçanı almayı akıl
etmişsin. Bu gece neredesin?

Richard, yeniden yılbaşı arifesindeyiz
ve eski hayaletler doluşuyor eve.
Yılbaşı ağacının kıyısında oturuyor
ve neyi yanlış yaptığımızı merak ediyorum.

Tamam, çalışmadık, ve bütün
anılar güzel değil doğrusunu söylemek gerekirse.
Fakat güzel zamanlarımız da oldu.
Aşk güzeldi. Yanımda çarpık uyuyuşunu
sevdim ve hiç korkulu düş görmedim.

Yıldızlar olmalı
bizimki gibi büyük savaşlar için. Ödüller
ve bir yığın şampanya olmalı hayatta kalanlar için.

Onca yıllık alçalmadan,
beceriksiz tatil girişimlerinden sonra,
acıyı abideleştirecek bir şey olmalı.

Birgün büyük Brezilya faciasını unutacağız.
O güne kadar, Richard, iyi olmanı dilerim.
Gönül maceralarını ve bol sıcak suyu sevmeni dilerim,
ve sana benden daha iyi davranacak birini.
Şimdi unuttum nedenini, ama sevmiştim seni bir zaman,
hatırlıyor musun?

Belki de bu mevsimde, sarhoş
ve duygusal, bir parçamın delirmiş ve
intihara meyilli olduğunu kabule razıyım,
anarşi için yaşlıca, hâlâ aşığım.

https://www.youtube.com/watch?v=HCCOm0p0pRM

Çeviren: Oğuz ş.*

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

allah hacı miski kokuyor

bir taraftan baharlar bahçeler küstüm çiçekleri açıyor yüreğimde diğer yandan henüz ak düşmeyen başımla en güzel resimleri, en güzel tabloları, en güzel gri çerçeveli tabloları paramparça ediyorum parçaladıklarımın öcünü almak için kendimden bir resim yapacağım, denizin yarısı esmerşeker olacak bulutlar kepekli ekmek içlerinden bulutların yanına kocaman ergenliğe yeni girmiş bir kadın kedi oldukça kızgın ekmek içinden yapılmış  bulutları yemeyi seven ve güneşe özdeş renkdaş sırdaş kedi tüylerinden yağmurlar bir nevi güneşin yağmuru kuş gibi yağmurlar kuş gibi insanlar hem gagalı hem kanatlı gagası olan bir romeo, kanatları olan bir jülyet bir el uzanacak kuş gibi aşıklara namus borcum olan resmimde bir el uzanacak rabbinin olan, kınalı bir el onlara o el aşıkların saçlarını bir edecek o el aşıkların saçlarından bir yılan yaratacak ve aşıkları bu yılanla öldürecek esmerşekerlerde boğdurarak kedi tüylerini yutturarak ne güzeldir yağmur altında dans etmek dedirttir...

êdî bese lê dayê vaye ez diçim şoreşê

'' Ve tarih, onlarla bizim kavgamızın sürüp duran hadisatından ibarettir. '' Son’baharın evveli. Başına sarı-yeşil-kırmızı oyaların döküldüğü bilmem kaç yüzyıllık, ütüsüz bir ana yüreği uzakta bir köyde, Kürdistan toprağının solmuş çiçeklerini göğsüne bastırıyor. Elleri kolları bağlı ve hep yalnız bir halkın yüreği çökeldi kaldı Kürdistan yöresine. Sesler içli, sesler yakar yüreği olanı, sesler kısılıyor, kısılıyor, bitiyor. İçine göç eder toprağın da, son kurşununu göğe sıkar bir hava. O kurşun ki muktedirlere.   Bir avucuna kara toprak, öbür eşine –burada kısalır hayat yolu- bir yeşildir ki doldur. Eylediğin isyan, bir Neşet, bir hoş Memed o vakıt. Devletlülere attığın taş bir iktidarın kahve falına kısmetsizlik deyi çıkar. Yazık ki şükür edilecek bir hal yok ortada, bir zehir yok içesin. Yok yok, zaten içmeyesin.      Silvan’a uç ey kuş, Silvan'a, Lice’ye. Kalekolların boş başları üzerinden gir Dersim’e. İstanbul’a Gazi’ye uç. Kapısını çal her ananın ! Her ...

rabbiniz bizi kan davalısı, kanlısı bellemiş.

en kadın olduğun anda seni dünyanın en lanetli varlığı olarak gören, senin kadınlığın kanıyor diye bastığın yerleri titreten ve sana lanetler okuyan topraklar yaratan, senin kadınlığın kanıyor diye sana o süreç içerisinde 'ibadet etme' yasağını koyan, sen  kanıyorsun diye sana; bu halde ölürsen dünyada kirli tek bir parçan dahi kalmasın diye tırnak kesme, saç kestirme yasağı koyan, senin kadınlığının kanamasını, senin zayıflığına ve kadınların bir ayın her günü ibadet edebilecek kadar, erkekler kadar güçlü olmamasına bağlayan allah'ı, sen ne yapacaksın ? ben ne yapacağım ? rabbiniz bizi kan davalısı, kanlısı bellemiş. İNADINA İSYAN, İNADINA İSYAN, İNADINA ÖZGÜRLÜK !