Fazla gelesi var her şeyin. Bir zeytinin, bir ekmeğin, hiç suyun. Bir ayıbın, bin kere kayıbın. Fazla çalışan organlarının, ifrağındadır hüner.
Derim ki: ‘özlemlerine yolculuk et’ ey can, şükret.
Bana öyle bir yağmur yağdırın ki ben yüz yıl harman gezeyim. Tohumlarımı, bakır tencerenin terleyen yağından, kevgirle toplayın. Kafamı bir bardağa sığdırın da sekiz yaşında savaş görmeyeyim.
-Yirmidokuz güneşli bir gökyüzünde, canım bulanır hayasızcasına. Öyleyse, güneş kusar, ben içerim. –
Ele ayıp, güne doğan.
Nüksettin, deşne-i subh ! Evvela beni götür, ardımı bileyim.
Bir, iki, üç ! Say evlerini, bağını, kara yoldaşını.
Sar. Öyle ki, beni kimse, müdürlüğe kadar yükseltemesin.
Ölçemeyelim ki fazla gelmesin. Bir şey değişsin.
Şu kuşların dağı, bir gülün dalı, bir yörenin toprağı, bahar yanığı, güz savruğu.
Arzın talebi, kalemin kuvveti ile, yürü !
‘’Çingene diasporası’’
Kemikleri sayılan çocukların ölüm çığlıklarını işit. Ne çeşit bir yaratımın ürünü, unutulmaz anılar, uçan halılar. *Bir buz kütlesini ilk kez görseydin*, yanacağını zannederdin oysa. Oysa ne olurdu ?
-sır-
Belime zencefil ovardın, hamdolsun. Kelamın yerinde bitti, bir çeşit seher vakti. Mest oldum.
Geçip güldün, gelip geçtin, çekip gittin.
Suların seviyesi yükselmeyecek.
Bekleme
Bekleme ama bil, masamızda erik vardı, kiraz vardı.
Bir al kadın oynardı, fıkara babası def çalardı.
Sulukule'de devriyedeydik.
Üzerimize duvar ördüler. Kaçarı yok, zanaat lütuf. Sepetine elma doldurdun, kurşununu ben işledim. Bir Macar'ı vurdun. Ölümü getirdiler. Dedemin dedesi Macar'dı oysa, nenem Suriye'den. Gözleri bir trendi, Anadolu'dan kalkan.
-
Kompartımanlara sığamadı, elinde yamalı bohçasıyla.-
Kudüs yakılırken, ardına bakarak kaçan bir seyyah ile evlendim. Başının
arkasında, şehla gözleri vardı.
Düşünmeyi ondan gayri bildim. Düşünmeyi ondan bire indirdim. Falan feşmekan derken, ay üzerime indi, bir kabak oldu patladı. Gölgelerinden bir kelebek fırladı. Aldım, kuruttum, kutsalımın arasında. Eridi, uçtu kitap. Akıl erdiremedim. Karıncaları öldüremedim. Bir beton dökemedim. Çalı çırpıyı temizleyip de, bir küstüm çiçeğine can veremedim.
Derken, derken.
Afrika'lı bir kabile reisinin demode masalına uçuverdim. Yüzüm yanıklara vardı, su tenime değdi, buz nerede ? Tekrarlara ayıracak zaman yok. Öyle derin ki, yüzeyini görülmüyor. Öyle serin ki, koklanmıyor. Naiflik, şekerlik, hainlik ve baharat ekseninde dönen müzik, üç avuca sığıyor. Bir kulağımdan ittirdim seni, diğerinden çıktın. Uzun ve inceydin, kıvrımların ne denli güçlüyse her yere sızıverdin. Masamın örtüsünü toplar mısın ? Lambamı açar mısın ? Şeker ver bana. Bütün şekerleri biriktirip, camdan bir silah yapacağım sana. Bana, kime, kimbilir bir sineğe.
Yüzünü kazı, akını göster. Kim yalancı, kim dilenci, kim falcı ?
Hıçkırırken şarkı söylemekten öldü, desinler. Hıçkırdım. Soluk borumdan içeri toprak kaçmış. Kimbilir, hangi mülkün toprağını, hangi devlet erkanı sokmaya çalıştı boğazıma. Zeytin yağı içtim. Kolay değil, 75 yıl bir evden çıkmamak.
-derisi bir tül misali rüzgarda sallanan, kolları kalınca bir adamın dul kadınına ah demek, gel demek.-
Her şeyi evvelinden hissetmek istiyorum.
*Bir bardak düşecekse, ilk ben bileceğim.*
Bir yangın olacaksa, *babam bir ağaca bağlı delirmiş ölecekse,* sırtımı kurtlar kaplayacaksa. Felaketleri, yalnızca.
-Asla şaşırtmazlar, pekala, pekala değil. Evvelimiz yok, ahirimiz yalnızlık, kalan dünya sizindir.-
Bir yenidoğana sanatçı olma hakkı tanınmalı. Bir ağlamanın taklidi ile, sunumu arasındaki fark. Bir gözyaşının ehemmiyeti o an, eldeki çıngırağın sağa sola sallanıp durması. Çarşafını indirmek bir ananın, yere yatmak, debelenmek. Yardıma koşmayan herkes. Yapılıp durulan planlar,
\\Bilhassa, gecenin bir yarısı koyna sokulan uçan hamam böcekleri.\\
Payımız yok. Dünya malı, kor değil, ateş değil, yakar. Bir bilet parası, canları çıksın.
***Beyoğlu'nda piyango bayiliği yaparken, 'Bu akşam çekiliyooor, bu akşaaaam!'' diyerek ölmek üzerine bir manifesto. Az değil, çok. Herşeyin bir yeteri var, az gelesi yok.
-Ahir zaman alameti-, evden park edilen araba sesi duymak. Denize 100 metre öteyken, ondan bir haber olmak.
*Milas'a ahdım var, Güvercinlik koyunda yüreğim yandı.*
Bir gariple anlaştım, bin koyunu koynuma verdi. Emdik haramı, sütü, asabiyetimiz kamçılandı.
Ama bil ki, bilin ki, iki rekata durun ki,
*Van’da topuğuma sıkılan kurşun, senin Allah’ın değil, şirk koşma !*
Sınırıma kalekol diken devletin mimarı, yaradanım değil.
Şirk koşma.
‘’Hasmından sakın.’’
Yorumlar
Yorum Gönder